Finansal bilgi manipülasyonunun tespit edilmesi: Türkiye- ABD karşılaştırması

Abstract

Finansal bilgi manipülasyonunun tespit edilmesi için model kurmayı amaçlayan bu çalışmada, Türkiye ve ABD’ örneklem ülke olarak seçilmiştir. Bu kapsamda Türkiye’de 2009-2019 yılları arasında, SPK tarafından yayınlanan haftalık bültenler kullanılarak manipülasyon yapan 45 firma tespit edilmiştir. Kontrol değişkeni olarak aynı sektörde faaliyette bulunan ve benzer aktif büyüklüğüne sahip olan firmalar seçilmiş, eşlemeli ve eşlemesiz olarak analize dahil edilmiştir. ABD’de ise SEC AAER tarafından 2009-2019 yılları arasında yayınlanan haftalık bültenlerden elde edilen 51 adet manipülasyon yapan firmaya karşılık aynı sektörde ve benzer aktif büyüklüğüne sahip eşlemeli ve eşlemesiz kontrol değişkenleri kullanılarak analize dahil edilmiştir. Sonuç olarak farklı örnek grupları ile oluşturulan modeller çerçevesinde her iki ülke için farklı açıklayıcı değişkenler ve farklı katsayıların olduğu her ülke için genel geçer bir açıklayıcı modelin olmadığı, sonucuna varılmıştır. Dolayısıyla her ülkede kendi dinamiklerine göre tahmin modellerinin oluşturulması gerektiği vurgulanmıştır.

In this study, which aims to establish a model for detecting financial information manipulation, Turkey and the USA were chosen as the sample countries. In this context, between 2009 and 2019 in Turkey, 45 manipulation companies using the weekly bulletins published by the SPK and control variables in the same sector and with similar asset sizes, with or without control variables, were included in the analysis. In the USA, 51 manipulation companies obtained from the weekly bulletins published by SEC AAER between 2009 and 2019 were included in the analysis using matched and unmatched control variables in the same sector and with similar asset sizes. As a result, it was concluded that within the framework of the models created with different sample groups, there is no general explanatory model for each country with other explanatory variables and different coefficients for both countries. Therefore, it was emphasized that each country should develop a forecasting model according to its dynamics