Existential traumas in Henry Green's Party Going and Anita Brookner's Hotel Du Lac

Abstract

Bu çalışma varoluşçu ve psikanaliz kuramlarının ışığında mitlerden ve masallardan yararlanarak modern insanın kendisini, dünyayı ve insanları nasıl tanıdığını aynı zamanda beden ve ruh bütünlüğünü kaybedişini, varlıksal güvensizliğini, kimlik kargaşasını ve parçalanışını analiz etmektedir. Bu çalışmada Henry Green?in Party Going ve Anita Brookner?ın Hotel Du Lac adlı romanları incelenmektedir. Bu tez, kargaşa, çarpıtılmış gerçeklik, umutsuzluk ve yalnızlık gibi ifadeleri içerir aynı zamanda geçici yerler olarak adlandırılan otellerde yaşamaya zorlanan modern insanın parçalanışını, yabancılaşmasını, bireysel tutarsızlığını ve onun gerçekliğini kaybedişini inceler. Kötümserlik, umutsuzluk, belirsizlik, aitlik karmaşası, yalnızlaşma, yabancılaşma, endişe ve kimlik karmaşası ile sarmalanan modern insan kendisini bağlarını kaybetmiş ve bomboş hisseder. Bu tezin amacı, kendi öz benliklerinden sıyrılarak parçalanmış ve çarpıtılmış gerçekler yaratan ve aynı zamanda dünya ve insanlar ile anlamlı bağlarını kaybetmiş olan modern insanın parçalanmış kişiliklerini ele almak ve ataerkil ideolojinin baskısı yüzünden kadınların toplum tarafından dışlanması, onların yabancılaşma duygusunu, özerk ve özgür bireyler olamama sorununu incelemektir.

This study is intended to explore the problems of modern people such as the problem of how they experience themselves in relation to their stance against the world and their fellows, the loss of unity of spirit and matter, ontological insecurity, identity crisis and existential splits from an existentialist and psychoanalytic perspective through references to myths and fairy tales. It examines the novels of Henry Green?s Party Going and Anita Brookner?s Hotel Du Lac. This study investigates disintegration, alienation, and lack of personal consistency and authenticity of individuals who are forced to live in impermanent places, namely hotels, which stand for isolation, hopelessness, distorted reality and chaos. Modern people who are surrounded by pessimism, despair, uncertainty, belonging crisis, isolation, alienation, anxiety, and identity crisis feel themselves uprooted and empty. This thesis aims to shed some light on the portrayal of disintegrated selves who have lost the meaningful relation with the world and other people and create fragmented and distorted realities for themselves by detaching from the real self; and moreover, it analyzes the seclusion and removal of women from the society, their alienation, impotency to be autonomous individuals because of the oppression of the patriarchal ideology.