Please use this identifier to cite or link to this item: https://hdl.handle.net/11499/57378
Title: Pamukkale Üniversitesi Tıp Fakültesi Adli Tıp anabilim dalında 2013-2022 yılları arasında kemik yaşı tespiti amacıyla muayene edilen hastaların medikolegal değerlendirilmesi
Other Titles: Medico-legal evaluation of the patients examined for bone age determination in Pamukkale University Faculty of Medicine, department of forensic medicine between 2013 and 2022
Authors: Koç, Ali
Advisors: Kurtuluş Dereli, Ayşe
Keywords: Kimliklendirme
kemik yaşı
yaş tespiti
adli tıp
İdentification
bone age
age determination
forensic medicine
Abstract: Bir insanın tanınmasında, tanımlanmasında ve diğer insanlardan ayırt edilmesinde kullanılan tüm özelliklere “kimlik” adı verilir. Yaşayan ya da ölü bir kimsenin tanımlanması ve diğer kişilerden ayırt edilmesini sağlayacak özelliklerin ortaya konulmasına “kimliklendirme” (kimlik tespiti, identifikasyon) denir. Günümüzde, yaşayan kişilerde kimlik tayini sadece bireysel veya toplumsal bir sorun olmaktan çıkmış uluslararası bir nitelik kazanmıştır. Kimlik tayininde yaşın belirlenmesi de oldukça önemlidir. Yaş; cinsiyet, boy, kilo, saç, cilt, göz rengi, parmak izi, kemik ve dişler gibi bireyin tıbbi kimliğini oluşturan fiziksel özelliklerden biridir. Genetik, beslenme, hastalık, çevre koşulları kişilerin yaşlarını etkiler. Yaş tayininde bireyler arası farklılıklar da görülebilir. Kemik yaşı hem tıbbi hem de adli uygulamalarda önemli bir yere sahiptir. Tıbbi alanda tanı ve tedavi sürecinde, adli alanda ise karar alma süreçlerinde önemlidir. Çalışmamızda Denizli’de Ocak 2013 - Aralık 2022 yılları arasında polikliniğe başvuran 257 olgu retrospektif olarak incelenmiştir. Bu olguların başvuru yılı, cinsiyet, başvuru anındaki kimlik yaşı, kişi tarafından iddia edilen yaş, uyruk, gönderilen resmi makam, gebelik, kronik hastalık, boy, kilo, sekonder seks karakteri, diş sayısı bakımından ilişkileri incelenmiştir. Çalışmamızda; kadınların (n:182) erkeklere (n:75) göre daha fazla sayıda olduğu, olgularımızın başvuru anındaki kimlik yaşı ortalamasının 22,04 ± 13,72 olduğu, olguların 36(%14,01) olgu ile en çok 2019 yılında başvurduğu, 113 (%44) olgu ile en sık 15-18 yaş grubunda olduğu tespit edilmiştir. 103(%40,08) olgunun hastane ortamında doğduğu, 101(%39,30) olgunun ev ortamında doğduğu tespit edilmiştir. 119(%46,30) olgunun Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından gönderildiği, 114(%44,36) olgunun Hukuk Mahkemesi aracılığıyla ve 24(%9,34) olgunun da Ceza Mahkemesi tarafından gönderildiği tespit edilmiştir. Olguların 121(%47,1) olgu ile çoğunluğunun cinsel istismar/cinsel saldırı mağduru olarak başvurduğu tespit XI edilmiştir. 225(%87,55) olgunun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olduğu, 23(%8,95) olgunun Suriye vatandaşı, 6(%2,33) olgunun Afganistan vatandaşı, 3(%1,17) olgunun ise İran vatandaşı olduğu tespit edilmiştir. 131(%51) olgunun gerçek yaşının kimlik yaşından daha büyük olduğunu, 111(%43,2) olgunun herhangi bir iddiasının olmadığını ve kimlik yaşının doğru olduğunu, 12(%4,7) olgunun gerçek yaşının kimlik yaşından daha küçük olduğunu iddia ettiği tespit edilmiştir. Tespit edilen kemik yaşlarına bakıldığında 92(%35,8) olgu ile çoğunluğunu 15-18 yaş aralığının oluşturduğu tespit edilmiştir. 150(%58,4) olgunun tespit edilen kemik yaşının kimlik yaşından büyük olduğu, 14(%5,4) olgunun tespit edilen kemik yaşının kimlik yaşından küçük olduğu, 39(%15,2) olgunun kimlik yaşı ile kemik yaşının aynı olduğu tespit edilmiştir. Kadın olguların çoğunlukla cinsel istismar/cinsel saldırı mağduru olarak başvurduğu, erkek olguların ise çoğunlukla yaş düzeltme işlemleri için başvurduğu tespit edilmiştir. Her iki cinsiyette de kemik yaşı tayini için başvuran olguların eğitim düzeylerinin çoğunlukla ilkokul mezunu ve ortaokul mezunu oldukları saptanmıştır. Sonuç olarak; gelişmemiş ve gelişmekte olan ülkelerdeki doğum ve ölüm olayları ile ilgili resmi kayıtların eksik olarak tutulması çok sayıda belirsizliği de beraberinde getirmektedir. Bu duruma bağlı olarak adli süreçler sırasında ortaya çıkan yaş ile iligili bu belirsizliklerin giderilebilmesi için yaş tayini olgularının adli tıp uygulamalarına dahil olduğu gözlenmektedir. Doğum ve ölüm kayıtlarının düzenli bir şekilde tutulması ve doğum tarihlerinin kişilerin beyanları doğrultusunda kaydedilmesi yerine hastane evraklarındaki resmi kayıtlardan yararlanılarak kaydedilmesi; oluşan belirsizliği gidermede önemli rol oynayacaktır. Ayrıca; gebelik sırasında yapılan takiplerde doğum olayının ev koşullarında yapılmasından ziyade sağlık kuruluşunda yapılmasının teşvik edilmesi; doğum anına ilişkin resmi kayıtların daha sağlıklı bir şekilde kayıt altına alınmasını sağlayacaktır. Böylece yaş tespiti ile ilgili süren mahkeme süreçlerinde resmi makamlar, doğumun gerçekleştiği sağlık kuruluşuyla iletişime geçerek, hastanedeki güvenilir doğum kayıtlarından doğrudan bu bilgiye ulaşabilecektir. Ayrıca tüm ülke genelinde yaşı da içeren nüfus bilgilerinin güvenilir bir şekilde kayıt altına alındığı bir sistem kurulması halinde kimliği bilinen birçok olguda yaş ile ilgili herhangi bir belirsizlikle karşılaşılmayacaktır.
All the characteristics used to recognize, identify and distinguish a person from other people are called "identity". The identification of a living or dead person and the identification of the characteristics that will enable them to be distinguished from other people is called "identification" (identification, identification). Today, identification of living persons is not only an individual or social problem, but has also become an international issue. Determining age is also very important in identification. Age is one of the physical characteristics that constitute the medical identity of an individual, such as gender, height, weight, hair, skin, eye color, fingerprints, bones and teeth. Genetics, nutrition, disease and environmental conditions affect the age of individuals. There may also be differences between individuals in age determination. Bone age has an important place in both medical and forensic applications. It is important in the diagnosis and treatment process in the medical field and in decision-making processes in the forensic field. In our study, 257 cases who applied to the outpatient clinic in Denizli between January 2013 and December 2022 were retrospectively analyzed. The relationships of these cases in terms of year of presentation, gender, age of identity at the time of presentation, age claimed by the person, nationality, official authority, pregnancy, chronic disease, height, weight, secondary sex characteristics, and number of teeth were analyzed. In our study, it was determined that there were more females (n:182) than males (n:75), the mean age at presentation was 22.04 ± 13.72 years, the cases were most frequently admitted in 2019 with 36 (14.01%) cases, and 113 (44%) cases were in the 15-18 age group. It was determined that 103 (40.08%) cases were born in the hospital environment and 101 (39.30%) cases were born at home. It was determined that 119 (46.30%) cases were sent by the Public Prosecutor's Office, 114 (44.36%) cases were sent by the Civil Court and 24 (9.34%) cases were sent by the Criminal Court. It was XIII determined that the majority of the cases, 121 (47.1%), applied as victims of sexual abuse/sexual assault. It was determined that 225 (87,55%) cases were citizens of the Republic of Turkey, 23 (8,95%) cases were citizens of Syria, 6 (2,33%) cases were citizens of Afghanistan and 3 (1,17%) cases were citizens of Iran. It was determined that 131 (51%) cases claimed that their real age was older than their identity age, 111 (43.2%) cases had no claim and their identity age was correct, 12 (4.7%) cases claimed that their real age was younger than their identity age. When the bone ages were analyzed, it was found that 92 (35.8%) cases were between 15-18 years of age. In 150 (58.4%) cases, the bone age was older than the identity age, in 14 (5.4%) cases the bone age was younger than the identity age, and in 39 (15.2%) cases the identity age and bone age were the same. It was determined that female cases mostly applied as victims of sexual abuse/sexual assault, while male cases mostly applied for age correction procedures. It was found that the educational level of the cases who applied for bone age determination in both genders were mostly primary school graduates and secondary school graduates. In conclusion, incomplete official records of births and deaths in undeveloped and developing countries lead to many uncertainties. Accordingly, it is observed that age determination cases are included in forensic medicine practices in order to eliminate these uncertainties related to age that arise during forensic processes. Keeping birth and death records regularly and recording birth dates by using official records in hospital documents instead of recording birth dates according to the statements of individuals will play an important role in eliminating the uncertainty. In addition, encouraging the birth to take place in a health institution rather than at home during follow-ups during pregnancy will ensure that official records of the moment of birth are recorded in a healthier way. Thus, in court processes related to age determination, the official authorities will be able to access this information directly from reliable birth records in the hospital by contacting the health institution where the birth took place. In addition, if a system is established throughout the country in which population information, including age, is reliably recorded, there will be no uncertainty about age in many cases with known identity.
URI: https://hdl.handle.net/11499/57378
Appears in Collections:Tıp Fakültesi Tez Koleskiyonu

Files in This Item:
File Description SizeFormat 
ali_koc_tez.pdf1.97 MBAdobe PDFView/Open
Show full item record



CORE Recommender

Google ScholarTM

Check





Items in GCRIS Repository are protected by copyright, with all rights reserved, unless otherwise indicated.